Page 40 - MHP Kadın Kolları Dergisi Sayı-3
P. 40

40                                                                                                                                                                               MUTLU KADIN HUZURLU TÜRKİYE             41


                                                  Mine GÜLER        Sakarya Ülkü Ocakları                                            cepheye koşan 19’lu kızlar… Cepheye cephane ta-  başarının sadece erkeğe ait olduğu bağnazlığı ve
                                                                    Asenalardan Sorumlu Başkan Yardımcısı
                                                                                                                                     şıyan çocuklar, Çanakkale Savaşı’na lise duvarlarını
                                                                                                                                                                               överken  dahi  yok  sayan  zihniyetin  ürünü  olan  bu
                                                                                                                                     aşıp  koşan  14’lüler…  Şehadete  koşan  57.  Alay’ın   tamlamaya, tarih sillesini toz tutmayan sayfalarıyla
                                                                                                                                     içindeki vatan sevdasının aynasıdır. Er meydanında   vurmaktadır.
                                                                                                                                     tarih yazan erleri yetiştiren anadır, yeri geldiğinde
                                                                                                                                     beşikteki  balasını  bırakıp  düşman  üstüne  koşan,   Kültür  motiflerini  ahlak  kavramının  müsaadesiyle
             Cihana Timsal Olan Ahenk                                                                                                yeri geldiğinde göz nuru evladını kınalayıp uğurla-  oluşturmuş  ve  yaşayışına  nakşetmiş  Türk  milleti,
                                                                                                                                                                               tarihten bu güne cihan sahnesindeki varlığında er-
                                                                                                                                     yan; işte bu tarihi yazan, kundaktan beşiğe yürek-
                                                                                                                                                                               kek ve kadın figürünü ayrı ayrı kazanılmış tanımlar-
                                                                                                                                     lere bu sevdayı öğütleyen analardır, şehidin ardına
              TÜRK                                                                                                                   “Vatan Sağ Olsun” diyebilen kadınlardır. Tarih varlık   la biçimlendirmiştir. Kadın Türk sahnesinin mihenk
                                                                                                                                     mücadelesinde bu sevdaya tanık olmaktadır, sah-
                                                                                                                                                                               taşı olarak katun sıfatının ağırlığını omuzlarında ne-
                                                                                                                                                                               sillere uçabilen bir kanat misali taşıyarak yaşamak-
                                                                                                                                     ne ölüm ile düğünü bir kılanlara hayranlıkla bırakıl-
                                                                                                                                                                               tadır. Türk Katunu elbette ki kültür varlığını ahlak ile
                                                                                                                                     mıştır.
                                                                                                                                                                               karıp estetiği dokundurarak yaşamın her alanında
              HATUNU                                                                                                                 Yaradan varlık sahasında kavim kavim ve bir birine   hassas düşüncesini işleyen bir millete yakışır duru-
                                                                                                                                     eş iki ayrı cins olarak var etmiştir. Bu varlık nasıl ki
                                                                                                                                                                               şu itibari ile timsal olmaktadır:
                                                                                                                                     kavim kavim değişiyorsa elbette ki kadın ve erkek
                                                                                                                                                                               “Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. On-
                                                                                                                                     olarak da farklıdır. Farklılık dediğimiz yargı ise asla
                                                                                                                                     bir  hak  kavramı  değil,  estetiğin  işlendiği  kadının
                                                                                                                                                                               lar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar,
                                                                                                                                     zarafetinin ayrıntısıdır. Kutlu bir vazife addedilerek
                                                                                                                                                                               metlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı
                                                                                                                                     var edilen kadın; nesillerin devamını sağlayan do-
                                                                                                                                     ğurgan  değil,  nesillerin  hamurunu  karan  yani  bir   belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıy-
                                                                                                                                                                               bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır.”
                                                                                                                                     tohumu yeşerten su gibi, hayattır.
                                                                       “Issık Gölü kıyısında bir çınara yaslanmış dinliyor:                                                    - Lady Mary Wortley Montagu
                                                                       Tanrı Dağlardan yankılanan ses, geleceğe koşuyor              Tarihin puslu sayfaları arasından başlar isek, kadın   sözleri de bu tanımlayışımızın kanıtı olarak cihan-
                                                                                                                                     kelamını katun ederek;
                                                                     yalın ayak ve gür! içini yarıp geçtikleri tarihe kazınmış                                                 dan yankısıdır.
                                                                    kahraman diye, kulağına düştükleri mest olmuş zafer-             Türk hanı’nın seslenişi yankılanır: “Ben Hanlar Hanı!
                                                                      den, düşman bile hayran kalmış ahengi sarmış yedi              bu  da  benim  Hanım.”  eşini  göstererek  söylediği   Bir  halı  deseni  yahut  bir  evin  kapı  tokmağındaki
                                                                       koldan; işte o göğsünde şimşekleri ve merhameti               ve asırları aşıp kulağımızda çınlayan bu ses, Türk   ince düşünce, inşa edilen yapılara iliştirilen kuş sa-
                                                                     birlikte uslandıran kadınlar..! tarih sayfalarının tozunu       Milletinde  kadının  yerini  tanımlamaktadır.  Han  ile   rayları veya bir sanat eserini andıran savaş teknik-
                                                                                                                                                                               leri…  Yaşamın  her  noktasına  dokunmuş  bir  varlık
                                                                                                                                     Katunu  devlet  yönetiminde  birlikte  rol  almış,  Ka-
                                                                              alıp, ayın şavkında mazi sergiliyor atiye…”            tunun adı olmayan devlet belgeleri sayılmamıştır.   tanımıdır. Kullanılmış en küçük kişisel eşyaya bile   “
                                                                                                                                     Tarihten  bu  notlar,  Türk  Katunu  tanımına  meşale   böyle  kendini  yansıtan  bir  millet,  elbette  ki  kadın
                                                                                                  Mine GÜLER                         yakmakta, kadının kıymetini anlatmaktadır.   ve erkek adının ayrıntısındaki duruş farkını ayırt et-
                                                                                                                                                                               meksizin, fakat ayrımına vardıran hassaslıkla sergi-
                                                                                                                                     Biz bu günü aydınlatan tarihimize bakarak dün Sel-  lemektedir. Türk katunu,  işte bu tanımların içinden
                                                                                                                                     çuklu Sultanı Melikşah’ın eşi Türkan Hatun’un on   süzülen  ahenk  sesidir,  dünden  geleceğe  bu  gün
                                                                                                                                     iki bin kişilik bir süvari birliğini bizzat komuta ettiği   kulaklarımızda çınlayan bir türküyle seslenir. Bir be-  “Türk kadınlarının
                                                                                                                                     gibi bu gün memlekette yetki sahipliğini aynı karar-  beğin ninnisi, bir sevdanın al yazmasıdır, bir savaş   en büyük süsü
                                                                    Türk tarihi, sayfalara sığmayıp destanlaşan varlık                                                                                                      Türk oluşlarıdır.
                                                                    macerasını,  geçmişten  geleceğe  süzülen  bir  ok               lılıkla yapabilen, yine dün Alp Er Tunga’nın yeğeni   türküsüdür, hatta o yazarın hikayesindeki kaval se-  Onlar süslen-
                                                                                                                                                                               sidir katun , destanların asena’sıdır bu gün kendini
                                                                                                                                     Tomris Katun’un İran Hükümdarını er meydanında
         Buraya yazı gele-                                          misali  tarih  sahnesinden  inmeden  sergilemiştir.              kendi kanında boğduğu gibi bu gün düşmana karşı   yaşatan yarını düşleyerek…           mek için elmas
         cek  Buraya yazı                                           Varlık sahasını şahane bir duruşla kaplayış, ancak               aynı kudretle durabilen bir ruhun bedenden bedene                                      veya zümrüt
          gelecek Buraya                                            bir ülküyü şiar edinen ruhların sergilediği galipliktir.         dünden yarına raksettiğini görebiliriz. Bu bir erke-  Nesilleri analar öğütler; şanlı bir mazinin mimarı Al-  takınmıyorlar,
                      “
         yazı gelecek Bu-                                           Bu galiplik, düşmana bir başarı ifadesinden ziyade,                                                                                                     belki üzerlerinde
         raya yazı gelecek                                          varlığın daimliğini perçinleyen duruşun, tarihte silik           ğin varlık mücadelesini çalıp, o yaradılışı taklitle ol-  parslanlar’ın anaları, muhakkak ki asil katunlardır,   taşıdıkları o taş-
         Buraya yazı gele-                                          kalma ihtimaline karşı başarısıdır. İşte bu onulmaz              mak asla değildir ki raks kelimesi zarafetin şekline   O katunlar varlıklarıyla iffetin ve edebin tanımını ya-  ları süslemiş ve
          cek Buraya yazı                                           başarının sahibinin ne cinsi vardır ne yaşı, bir tek             yakışan ve ancak bir kadın tabiatında kullanılabilen   zarlar; adeta bir mavzeri saran desen misali dimdik   kıymetlendirmiş
          gelecek Buraya                                                                                                             naif bir tanımdır. Bu tanım, bir rol çalım değil yara-  duruşlarıyla  timsali  olurlar  asaletin,  türk  tarihinin   oluyorlar. Çünkü
         yazı gelecek Bu-                                           düne ve yarına kazınmış adı vardır ki asırlar önce-              dılışındaki estetiği kaybetmeden, bir ahenk timsali   dillerde name olan güftesine katılmış ahenktirler.   her Türk kadını
         raya yazı gelecek                                          sinden yankılanan, Türk…                                         olarak, varlık mücadelesinde her alana hakim ola-                                      canlı bir inci ve
            Buraya yazı                                                                                                                                                                                                     paha biçilmez bir
          gelecek Buraya                                            Bağrında maziye resmolan, atiye ışık tutan bu sev-               bilmeyi anlatmaktadır. İşte sözün geldiği bu nokta   İşte bu ahenk dün Sangaros’u Sakarya yapan sesle   pırlantadır.”
         yazı gelecek Bu-                                           dayı barındıran ruh; erkek kadın çoluk çocuk diye                ise bu gün dillere pelesenk olan; doğurganlık, kut-  seslenen Erzurumlu Kara Fatma ruhundadır miras
         raya yazı gelecek                                          ayırmadan  ancak  bir  milletin  damarlarındaki  kan             sal olan annelik ve eş olma vazifesi ile sınırlanan   aldığı ve miras bıraktığı öldükçe dirilen; çağın gürül-  - Lady Mary
            Buraya yazı                                             olarak tanımlanır. Yaşamı cehd olan Türk Milletinin              kadın  figürünün,  bu  sınır  dışındaki  alanda  başarı   tüsünde Tanrı Dağlardan duyulan sestir, bize öğüt   Wortley Montagu
          gelecek Buraya                                                                                                             sahibi  olması  sonucu  kurulan  “erkek  gibi  kadın”   cihana timsaldir
            yazı gelecek                                            er meydanı, yürekteki erlikten adını alır. Nene Ha-              tamlamasının  üstünü  çizmektedir.  Sınır  dışındaki
                                                                    tunlar, Kara Fatmalar, Halide Onbaşılar, yalın ayak
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45