Page 56 - MHP Kadın Kolları Dergisi Sayı-1
P. 56

56



                                                  N. Emre KUM      Tarih Öğretmeni/Adana











                        GELİNCİK                                                (Hikâye)




















                          Temmuz  sıcağı  gelip  Fırat  Nehri’ni  yakmaya  baş-  ne çekilir. Nice arı, güneş vaktinde gelir de gelinciğin
                          layınca, suyun yüzü ak ak tuzlanır. Rengi ne mavi,   özüne bulanır, sarhoş sarhoş kovanının yolunu kay-
                          ne yeşil, bir top çimen halini alır. Güneş, suyu içmek   bedip toprağa düşer.
                          kurutmak istercesine her yana vurur, durur. Öğlenin
                          çatır  sıcağında  bütün  börtü  böcek,  kuş,  örümcek   Fırat  Nehri  nice  canlıya  can  verdiği  gibi  nice  canı
                          ortadan  kaybolur.  Kara  yılan  suyun  aktığı  yatağa   da  alır.  Yoluna  kurulan  nice  köy  baraj  kurulacak,
                          benzer, kıvrıla kıvrıla kurumuş otlar arasında sıvışır,   cereyan gelecek diye su altında kalır. Canını kaybe-
                          kafasını sokacak bir delik arar. Sıcak tepeden vurur   der. Celali isyanlarından bu yana ne Tımarlısı ne de
                          da,  kara  yılanın  süründüğü  yolda  bir  taş  derisine   ağası olmayan Savaşan köyü de Fırat’ın gazabına
                          batacak  olursa  artık  iflah  olmaz.  Diken  ucu  kadar   uğrayanlardan bir tanesidir. Önceleri her yanından
                          yaraya sarı karıncalar veryansın eder. Yılanın karası   kırmızı  gelincikler,  bodur  ağaçlar,  mor  menekşeler
                          sarı karıncadan görünmez, sararır, top top olur. Bir   fışkıran, fıstık ağaçlarına doymuş, tarlaları banadur-
                          diken  batımı  yara,  yılanın  sinesinde  ölüm  çiçeğini   dan al al, balcandan mor mor renk saçan Savaşan,
                          açar.  Karıncalar  akşama  kalmaz  yılanı  yer,  tüketir.   barajın suyu geldikten sonra yer ile yeksan olmuş-
                          Sarı karıncalar sıcak taşların altına ördükleri yuvaya   tur. Yalnız eski camisinin minaresi suyun üzerinde
                          varıp da, içindekileri dışarı uğratınca toprak bir hoş   varlığını sürdürmüş, minarenin alemi sazlık üstünde
                          olur. Akşama değin buharlaşan Fırat’ın suyu kuşluk-  yüzen kamış sapı gibi kalmıştır. Köyün yerlileri yuka-
                          ta çiğ çiğ yağar. Toprak neme, börtü böcek suya do-  rı topraklara taşınmış, elindeki toprakları da devlete
                          yar. Öğlen kuru sıcakta çatlayan, dudakları ayrılan,   yok pahasına satmıştır.
                          yarılan  toprak  sabahın  ilk  ışıkları  ile  çiğe  doyunca
                          gevşer,  büzülür.  Karıncaların  vücudundan  toprağa   Köylünün Yukarı Savaşan diye kurduğu yeni köyde
                          sinen yılanın çürümüş gövdesi toprağın azığı olur.   kendine ait toprağı yoktur. Devletin verdiği para ile
                          Toprak kendini şöyle bir salar, doğuracak kısrak gibi   toprak satın alamamışlardır. Fırat ise aldığı canlara
                          önce içine çekilir, sonra büzülen çehresinden dışa-  karşılık, Kör Hamza’nın oğlu Kel Alaeddin’e can ver-
                          rıya bir baş filiz verir. Filiz vaktine erişince genç kız   miştir. Verimsiz, tuzlanmış, çorak toprağına Sava-
                          gibi allanır, fistanını giyer. Nice gelinin düşünde gör-  şan köylüleri yeni köyü kurunca her birinden evvel
                          düğü  gelin  çiçeği  olur.  Türkmen  gelinlikleri  rengini   ayakbastı parası, sonra toprak parası, sonra da ev
                          bu çiçekten alır. Gelincik bir güzel genç kıza benzer.   dikme parası almıştır. Zamanla elinde biriktirdiği ile
                          Onun gibi gövdesi ince, başı ağır, boynu bükük, içi-  yan köylerden de toprak almış, anlaştığı tapu mü-
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61