Page 57 - MHP Kadın Kolları Dergisi Sayı-1
P. 57

MUTLU KADIN MUTLU TÜRKİYE          57






































             dürü ile çeşitli yolsuzluklar yapıp, yirmi senede dört   dar otlayan koyunları izliyor, azık çıkınından bir baş
             köyün sahibi ve ağası olmuştur. İki asırdan fazladır   soğan ile ufalanmış çökeleği yufka ekmeğe dürüyor,
             kendi kendine bey olan köylüler ise şimdi bir ağanın   temmuzun  sıcağında  yanan  bağrını  nehre  girerek
             toprağında kul olmuş vaziyette, çaresiz hayatını ida-  serinletiyordu.  Çobanlık  öğrendikten,  aşağı  Sava-
             me ettirmeye çalışmaktadır.                şan’a  yayıldıktan  sonra  kendine  bir  huy  edinmiş-
                                                        ti. Küçük bacısı Zeynep’e her gün beş baş gelincik
             Alaeddin,  ağa,  bey  olunca  her  şeyi  değişti.  Ağalı-  toplayıp götürüyor, onu mutlu ediyordu.Henüz ço-
             ğın şanındandır diyerek de bol bol at, avrat almak   cuk olan Zeynep de bunları alıyor, kendi çabaları ile
             gayretine düştü. Savaşandan bir, Yavuzludan da bir   abece yazdığı defterin arasına koyuyor, kurutuyor-
             kadın almış, bu kadınlardan dört tane de kız çocuğu   du. Zeynep kurutulduktan sonra rengi mora çalan
             olmuştu. Erkek çocuk yüzüne hasret kalmıştı. Ka-  gelincikleri pek severdi. Ablası Gelin Fatma da öyle.
             dınlarından  laf  açılacak  olsa  hemen  “Ne  gâvurdur
             onlar ne gâvur, katır gibi kısır kaldılar da bir oğlan   Zeynep,  ablası  Fatma  ne  zaman  büyümüştü,  ne
             vermediler bana. İnadıma gidiyorlar ben bilmiyorum   zaman  evlenmişti,  bilmiyordu.  İki,  üç  sene  evvel,
             sanki. Keşki gide Çerkezlerden toy bir avrat alaydım.   topraktan  damlarının  önünde  toza  batmış  kırmı-
             Bana on senede on oğlan verir, bahtımı talihimi şen   zı bir araba durmuş, içinden inen adam babasıyla
             edellerdi.” diye yakınırdı.                karşılıklı  oturup  saatlerce  konuşmuş,  sonra  da  el
                                                        sıkışıp, evin önünden kırmızı arabasıyla ortalığı yine
             Güneş savrulup gidip, yıldızlar gökte yalım gibi par-  sarı toza bulayıp gitmişti. Bundan sonra ablası Fat-
             lamaya hazır olunca köyde ortalığı ekşi ter kokusu   ma’nın gülen yüzü gülmez, söyler dili susar olmuş-
             sarar. Akşama kadar öküz önde, kendi arkada sa-  tu. Ne kendisi ile ne de Cabbar ile ilgileniyordu. Var-
             ban süren köylü yavaş yavaş döner. Elleri nasırdan   sa yoksa sabahtan akşama değin anasının yanında,
             taş gibi sertleşmiş, toprak açmaktan kanlanmıştır.  onun  kendine  bir  şeyler  öğütlemesini  dinliyordu.
                                                        Anası  sürekli  “Gelin  kısmı  şöylecene  gerek,  gelin
             Cabbar henüz onbeşinde bıyıkları yeni yeni ter tut-  kısmı böylecene gerek. Kız adet oldu muydu daha
             maya  başlayan  bir  oğlancıktı.  Akşama  kadar  Ala-  evinde durmaz, hele onbeşindeyse hiç durmaz. Kıza
             eddin Ağanın koyunlarını vur babam sürüyor, önce   onbeşinde ya er gerektir ya yer gerektir.” diye konu-
             Yavuzlunun  otluğuna,  oradan  da  eski  Savaşan’a   şuyordu. Zeynep bunlardan hiçbir şey anlamıyordu
             doğru alıp, yatırıyordu. Fırat’ın kıyısında akşama ka-  evvelce. Fakat sonra kapının önünde davul zurna-
   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62