Page 62 - MHP Kadın Kolları Dergisi Sayı-1
P. 62
62
sini Fatma’ya anlatıyor, Fatma da “Vay fıkarem, vay “Kurbanlar olduğum Allah’ım sesimi duydu. Aha da
akılsızım, vay kadersizim... Evin yansın ağa...” diye oğlum oldu!” diye haykırdı, sonra da sevincinden
ağıt yakıyordu. Zeynep her şeyi anlardı anlamasına düştü bayıldı...
da, bebekken ateşlenip hastalanmasaydı aklı bi-
raz daha yerine gelmiş olurdu. Cabbar “Yakacam” Cabbar Fırat’ın kenarında taşlardan seke seke, ko-
diyordu, “Bütün köyü yakacam. Hele bekleyin ben yunları gözete gözete oyun oynuyordu. Her atlayı-
daha neler yapacam...” şında “Aha taşı geçtim. Hop! Ağa’nın bıyığına sıç-
tım.” diye gülüyordu. Birden ablası Fatma uzaktan
Zaman doldu, Zeynep’in sancıları tuttu. Zaten bir göründü. Tozu dumana katmış geliyordu. Koşup
süredir ebe kadın evde onunla kalıyordu. Doğum düşmekten her yeri paralanmış, fistanı yaralanmıştı.
başlayınca Güllü ile Ayten de ona yardım ettiler. Ka- Soluk soluğa geldi. Eğildi, elleri dizlerinde “Cabbar”
zanlarda sıcak su, her yanda bembeyaz havlu, orta- dedi, “Cabbar benim gül yüzlüm Cabbar... Cabbar...
lık karman çorman, kadınlar bir giriyor, bir çıkıyor, bir Fıkare Zeynep... Kadersizim Zeynep... Doğururken
telaş... Alaeddin Ağa deliriyordu. Sanki doğuracak Zeynep... Cabbar... Ağa boyun devrilsin ağa... Kel
olan kendisi idi. Sigara üstüne sigara içiyor, ekşimiş kafana ateşler yağsın ağa denen soysuz... Zey-
midesinden dışarıya gazlar salıyor, yanaşmalarına nep’in canı çıkmış Cabbar... Melek olmuş uçmuş...
küfürler ediyor, gereksiz emirler yağdırıyordu. Görenlerin dili tutulmuş... Ben demiş ebeye eğilip,
ben demiş melek oldum da gayrı benim tozumu
Ebe kadın küçücük bedenden yeni bir dünya çıkar- bulmazsınız demiş... Tevatür demiş... Zeynep öl-
manın derdine düşmüş, elleri ile bir yandan Zey- müş Cabbar’ım...” Cabbar öyle sustu. Yere çömeldi.
nep’in bedeniyle uğraşıyor, diğer yandan kendisinin Öyle boşluğa dikildi gözleri. Sonra kalktı. Ayaklarının
de duyamayacağı bir sesle“Dayan kızım, dayan gül ucuna bastı. Sonra da nehrin aktığı düzlüğe doğru
çiçeğim. Allah belanızı versin... El kadar sabinin hali- aldı yatırdı.
ne... Allah ocağınız yansın... Zındıklar... Dayan benim
fıkarem, dayan güldürme onları... Bıyığına sıçtığımın Topal Abdi yanaşmaların yanından ayağını sürüye
ağası... Allah’ın keli ağa olmuş, ağa olmuş da mil- sürüye geçti, Kel Ağa’nın yanına geldi. Ağa tebrik
leti kul eylemiş... Ağalığına sıçtığım... Geliyor kızım kabul için masa kurmuştu. Gelene gidene elini öp-
sık dişini...” diye söyleniyordu. Derken etraf bir anda türüyor, içine üç-beş kuruş sıkıştırdığı mendili uza-
sessizliğe kesti. Anca bir çocuk ağlaması ortalığı tıyordu. Topal geldi, ağanın elini öptü; “Ağam” dedi,
çınlattı. Ebe sustu. Dışarıda ağa sustu. Herkes sus- “Şahinim ağam, topal bacağım yolunda kopsun
tu. “Bak kızım Zeynep, bak ne doğurdun bak.” Zey- ağam, iki gözüm ağam, Allah ağalı büyütsün.”dedi.
nep can çekişiyordu. Çocuk ağlıyordu. Çocuk ağlı- Ağa da kalktı yerinden, onu kolundan çekti, sürüye-
yordu. Zeynep sustu. Çocuk yırtınıyordu. Zeynep’in rek kimsenin duyamayacağı bir tarafa götürdü. “To-
gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Çocuk tıkanıyor- pal Abdi kardaşım.” dedi, “ Senin de başın sağ olsun.
du ağlamaktan. Zeynep’in gözlerinden akan yaşlar Senin fıkare Zeynep dayanamadı. Yaşasa başımın
yanaklarından inip çenesindeki gamzede birikti. tacı idi. Amma şimdi ben ağayım, oğlum olmuş yas
Çocuk sustu. Zeynep kendi gözyaşının tadını hiç bi- tutamam bilirsin.” “Bilirim ağam. Kulun olsun Zey-
lemeyecekti. nep. Sana aslan gibi evlat verdi. Ağam, Ali’nin so-
yundan gelen, Muhammed’e komşu ağam, şu fıka-
Alaeddin Ağa içinden dualar ediyordu. Ebe kadın dı- renin evini komazsın he mi? Zeynep öldü deyi bizi
şarı çıktı, sessizce ağanın yanına geldi. Ağa “Konuş atmazsın he mi sokaklara ağam?” “Atar mıyım hiç
ebe karı, konuş! İstediğimi de ki seni zengin edeyim, Topal kardaşım, atar mıyım? Allalem ya Zeynep ge-
konuşsana lan ebe karı, Allahsız, konuş!” diye onu lini pek severdim. Oğlan da verdi. Kalan doya doya
sarstı. Ebe bir şey demedi. Elindeki kundağı uzattı. oturun. Büyük geçmişler ola, başınız sağ olsun.”
Ağa karşısında minicik bir çift göz gördü. Hemen Topal Abdi sevinçle sürüye sürüye ayrıldı. Eve gel-
kundağı sıyırdı, çocuğun cinsiyetine baktı. Gözleri- di. Hayriye’ye müjdeyi verdi. Zeynep öleli bir hafta
ne güneş doğmuş gibi delirdi, ağzı köpüklendi, ço- olmuştu. “Zeynep fıkarenin dirisi değil ölüsü yaradı.
cuğu elleri ile kaldırdı, “Allah!” dedi, “Allah... Soyum Melek kızım haftasında daha bize iki cihanda umut
soylandı!” Ebe kadın gözyaşları içinde “Ağam” dedi, oldu. Fıkarem benim. Anasının kadersizi.” diye se-
“Çocuk gelin öldü... Dayanamadı canı fıkarenin. Ba- vindi. Fatma ise artık dünyaya küsmüş, kah orda,
şın sağ olsun. İki gözümüz sen sağ ol. Yüce Allah’ım kah burada, kah mezarda, kah Fırat’ın kenarında sü-
seni esirgesin.” Ağa ona manasızca baktı, çocuğu rünüyor, kendi kendine konuşuyor, Kel Ağa’nın kah-
kucağına geri verdi ve aşağıya inip olanca gücü ile yasının getirip de beyaz bez içinde Zeynep’i ellerine